TUTKUNUN  SONSUZ     YOLCULUĞU

 

Hayatımın büyük kısmı dünyayı gezmekle geçti. Karakterimin itici gücü yolculuklarda mistik gerçekleri ve gizemi aratıyordu. Çin'de tapınaklar mühürlüydü ama geleceği yorumlayan kahinler caddelerde el falına bakıyordu ! Hindistan'da astrologlar hemen her yerdeydi ve büyük saygı görüyorlardı. Onların bazılarında maddi kazanma arzusu göze çarparken, bazıları da hayatı keşfetmiş bir insanın sabırlı Buddha ruhuna sahiptiler. Uzakdoğu ve Hindistan yolculuklarım doğu mantığı ile batı mantığının keskin virajını gözlerimin önüne sermiştir. Doğu felsefesi kadercidir. Batı ise bunu ne olursa olsun değiştirmeye koşullanmıştır. Bizim talihli yanımız da doğu ile batının tam orta yerinde durmamızdır !

 

Bizler tutkulu ve savaşan insanlarız. Gerçi kaybolan kültür  yaşamı nasıl kucaklayacağımızı unutturuyor. Giderek içimizi dolduran fırtınalar arasında tutkuya teslim oluyoruz. Aslında karmasını yüceltmek için bedenlenen bir ruha inanmak gibi soyut düşünceler belleklerden kayboluyor. Yaşamak biricik amaç olunca kaybetmek tek korku ve tutku da en büyük ödül sayılıyor. Bir makine kurgusunda çalışan bedenimizin hormonlar tarafından yönetilen içsel bir hayat tarzı var. Karnımızı doyurmak veya sevişmek, çocuk yapmak veya hastalıkları iyileştirmek programlı bir makinenin düzeni içinde var olan yaşam gerçekleridir. Ruhun daha ince ve mistizm kapsayan özelliklerine gelince henüz bunu anlamaktan oldukça uzağız. Belki Maya takviminde yer alan ve yorumcuların 2012 yılına başlayacağını söyledikleri büyük uyanış çağında bunu da çözeriz...

 

Şimdi size tutkunun bile nasıl bir makine düzenine sahip olduğunu gösteren bir örnek sunacağım. Önce başvuru sahibi bayan okurumun ilginç mesajında yazdıklarını okuyalım : " Yeni yıldan 1 - 2 hafta önce sigarayı bıraktım ve hayatımı değiştirdim. Spora rejime başladım ve hayatımı değiştireceğime karar verdim. Geçmişteki her şeyi unuttum ve herkesten vazgeçtim. Hayatımdaki bütün olumsuzlukları yok ettim (...)

 

Önceden tanıdığım bir arkadaşım vasıtası ile birisiyle tanıştım. Bu adama deli gibi aşık oldum. Beni korkutan şey cinsellikte delice şeyler hayal etmem. Onunla bıçaklarla birbirimizi yaralayarak sevişmek istiyorum. O da aynı şeyleri hayal ediyor. Sanki benim ikizim. Çok değişik bir şey yaşıyorum. Benim ruhuma sahip bir erkek var karşımda. Bende hastalık haline gelen bu duyguları çözemiyorum. Bana neler olduğunu anlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum."

 

Kadının 1983 ve erkeğin 1981 yılında doğduklarından başka kimlik bilgisi vermeyeceğim. Mesajda daha fazla özel açıklamalar vardı. Bunları da saklı tuttum. Burada önemli olan tutkuların çözümü ve insanı tutsak eden arzuların nedenlerini anlamak.

 

Aşağıda kadın ve erkeğin Eşleşim (Synastry) haritaları verilmiştir. Bu horoskop üzerinde tutkuların dansını açık bir şekilde görebiliriz.

 

 

Yukarıdaki Eşleşim haritasında dikkatimizi çeken en önemli işaret Kadın ve Erkek horoskoplarında aynı derecede Aslan burcunda  yerleşen  MARS kavuşumudur. Mars ateş burcunda yerleşmiştir ve Akrep burcundaki VENÜS ile kare görünüm yapmaktadır. Bir cehennem dolusu ateş dünyaya dökülse ancak bu kadar etkili olabilir ! Kadın ve erkek arasındaki tutku gücünü ve onların kanlı bir sevişme hayalini açıklayan bir astroloji işaretidir.

 

Büyük tutkular sonu gelmeyecek aşklar gibi hissedilir. Sanki bir ömür boyu sürecek bir arzu girdabında romantik hazlar yaşanacak sanılır. Oysa, doğum horoskoplarının ayrıca sundukları başka gizemli yerleşimler vardır ve bitmeyecek bir arzunun beslediği aşkı öldürmek için sıralarını beklemektedir. Yukarıda Kadın horoskopundaki Aslan burcundaki VENÜS ile Erkek horoskopundaki  Boğa burcundaki CHİRON (Şiron) arasında sert kare görünüm vardır. Böyle bir yerleşim sonu ayrılık olan bir aşkın işaretidir. Ne kadar güçlü tutkular barındırsa da yazgı ayrılık göstermektedir.

 

İşte, anlaşılamaz veya gizemli görünen yaşam olaylarında perde arkasında astrolojik bir gerçek veya ayrıntı çıkmaktadır. Hormonlar ne kadar gerçek ise kozmik enerjiler de o kadar gerçektir. Bu senaryonun  neden yazıldığını eski Yunan filozoflarından beri tüm düşünürler araştırıyorlar ve henüz bilen çıkmadı !